Sable hamuru buzdolabında bekletilmeye dayanıklı ve özellikle katlı kurabiyeler için kullanılan bir hamur türü. Pastaneler de yediğiniz ortası reçelli kurabiye bu hamurla yapılıyor. Bu tarif Anna Olson'dan ve gerçekten sonuç güzel. Bu tarifle yaptığım çeşitli kurabiyeleri, nasıl çeşitlendirebileceğimiz yaptıkça koyup anlatacağım. Ama bu hamur dolabınızda yapıp beklete bileceğiniz bir misafir geldiğinde çıkartıp pişirebileceğiniz bir hamur.
Hamur için;
140 gr tereyağ
140 gr pudra şekeri
1 yumurta sarısı
1 yumurta sarısı( haşlanmış)
1/2 çay kaşığı vanilya (özüt varsa alaa)
1 + 4/3 bardak un
Bir çırpıcı ile tereyağ ve pudra şekeri çırpılır.İçerisine yumurta sarısı ve rendelediğiniz haşlanmış yumurta sarısını ekleyip tekrar biraz çırpıyoruz daha sonra katı malzemeleri ekliyoruz. Her hangi bir kabartıcı kullanmıyoruz. Bu hamur dinlenmeyi seven bir hamur. Buzdolabında 2 saat bekletiyoruz. Daha sonra şekillendiriyoruz. 160 derecede pişiriyoruz. Ben kayısı marmeladı ile tatlandırdım. Siz evdeki herhangi bir marmeladı kullanabilirsiniz.
Afiyet Olsun...
Hayatın her tadı ayrıdır. Ve bu tatların bazılarını beraber paylaşmak istedim. Sizde isterseniz buyrun bloğuma...
19 Mart 2014 Çarşamba
7 Mart 2014 Cuma
Obsesiflik ile Normallik arasında ki gelgitlerim...
Bu gün buzdolabını temizlerken aklıma geldi de kaç kadın marketten eve geldiğinde poşettekileri direk dolaba koyuyor??? Kaç kadın mağazadan aldığı birşeyi direk dolabına asıyor?? Minibüse otobüse yada yol kenarındaki parka oturdunuz, eve geldiğinizde kaçınız üstünü değiştirmeden koltuğa bırakıveriyor kendini? Çok kişi dimi... Obsesiflikle normallik arasında biryerde olduğumu ve amann sende dediğinizi duyar gibiyim...
Lise bittiğinde bir kaç ay markette çalışmıştım bu sebeple içerisi nasıl depoda neler var biliyorum. Her büyük marketin önlenemez bir fare sorunu bulunur. İstedikleri kadar ilaçlasınlar vs vs vs önleyemezler. Bu sebeple şu an dolabınızda bulunan bir sürü kutunun bakliyat poşetinin üstünde gezmeleri yada kolisine dışkı veya idrarlarını bırakmış olmaları muhtemel. Hadi diyelim fare veya haşerelerin pisliklerinden korundu o kutular. Mağaza çalışanlarının( ki çok ağır şartlarda çalışıyorlar) kişisel temizliğine ne kadar önem verdiğini bilmeden günde bir sürü koli vs elledikten sonra yerleştirdiği o poşetleri kutuları direk buzdolabınıza koyduğunuzu düşünebiliyormusunuz. Bunlar sizin için normalse gelelim mağazadaki kıyafetlere...
Mağazaya gittiğimizde bir sürü kıyafet deneriz. Beğenir alırız ama bizim denediğimizi daha öncede denemiş deri hastalığı olan birinin olup olmadığını nereden biliyoruz?? Hele bikiniler. Ortasında konan o ufacık yapışkan naylonun koruyucu olduğunu düşünüyor olabilirsiniz aslında o naylonlar mikropların mayo ve bikinilere bulaşmasını engellemek için oradalar. Kadınsal hastalıkların birbirlerine bulaştırmaları en muhtemel hastalıklar olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Dışarıdan geldiğimizde direk koltuklara oturmaya gelelim. Düşünsenize bir bank var günde bin kişi oturuyor hele gençler en çok sevdikleri şekilde oturulan yere ayak basıp yaslanılan yere oturarak yapıyor bunu. Belki tuvalete girdi belki yollarda tüküren tiplerin tükürüklerine bastı yollardaki pislikleri yaz yaz bitmez sanıyorum. O banklar asla temizlenmeden yıllarca orada durur hele birde denize nazırsa iyi ki de durur hani. Oturup denizi izlemenin tadını nasıl çıkartmaz insan. Oturun çıkartın tadını ama eve gelip evladınızın birazdan başını koyacağı bebekse ağzını süreceği bir yere oturmayın.
Bunlardan kim ölmüş diyeceksiniz. Mikropta lazım diyenlerinizi duyar gibiyim. Mikrop elbette lazım ve biz zaten her gün mikroplarla içiçeyiz. Ve bunları ayrıca almamız ne kadar gerekli. Düzen elbet bozulmaz çok kişi devam edecek hayatına ama içimden bunları yazmak geldi yazdım. Belki benimde size ters gelen bir çok şeyi yaptığım oluyordur. Ama deneyimler paylaşılmak içindir ya hani paylaşayım dedim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)